2
Products
reviewed
810
Products
in account

Recent reviews by AsamieL

Showing 1-2 of 2 entries
55 people found this review helpful
2 people found this review funny
22.6 hrs on record (19.0 hrs at review time)
This War of Mine sık sık bombalı saldırılara maruz kalan bir şehri konu alıyor. Şehir tamamen savaştan yok olmuş etrafta sadece yıkıntılar ve harabeler bulunan bir halde. Savaşın nerede hangi ülkede olduğuna dair herhangi bir bilgi de verilmiyor. Oyuna başladığımızda bize savaşta güç bela hayatta kalmış birkaç arkadaş kontrol edilmek üzere veriliyor. Ayrıca bir barınak ve barınakta yemek,araç-gereç gibi şeyleri yapmaya başlamak için az miktarda kaynak da veriliyor.
Gündüz vakitleri oyunda evde geçiyor, evden ayrılamıyoruz buda savaş esnasında dışarıda bulunan sniperlar tarafından öldürülmemek için aslında. Bu sniper arkadaşlar gece aktif olmadığı için, gece vakti çıkıp bize de kaynak bulmak düşüyor. İşte burda oyunun yağmalama mekaniği işin içine giriyor. Geceleri takımdan seçtiğimiz bir arkadaşımızı yağmaya gönderip etrafımızdaki yerlerden gerekli kaynak, yiyecek, ilaç gibi malzemeleri topluyoruz. Tabı bu o kadar kolay olmuyor kimi zaman askerler, kimi zaman asiler, kimi zamanda savaşta hayatta kalmaya çalışan başka insanlarla uğraşmamız gerekiyor. Tabi bu kaynak toplama işini yaparken oyun bize gerekli seçenekler de sunuyor “Hırsızlık”,”Cinayet” gibi. Bu tamamen kişinin oynanışına kalmış. Tabiki bu aldığınız kararların oyunu direk etkilediğini de söylemeliyim.Oynanışdan bahsetmeye devam edersek oyunda yaz-kış döngüsü bile var. Kış geldiğinde erzaklarımızda odun bulundurmamış olmamız, evet karakterlerimizin soğuktan hasta olup öldüğünü bile biz gösteriyor.
Karakterleri incelediğimizde birçok karakter olduğunu görüyoruz oyunda. Her biri kendine has özellikleri olan karakterler. Bu özellikler de aslında savaştan önce bu kişilerin ne yaptığı ile ilgili özellikler. Hızlı koşma, aşçılık, iyi pazarlık yapma, iyi dövüşme, sinsilik ve daha bir çok özellik barındıran karakterler bunlar.
Hikaye kısmına girersek aslında hikayeden bahsettik gibi ama o ana konu içersinde yaşanan farklı olaylarlada karşılaşıyoruz ve bunların seçimleri de yine bize bırakılmış olaylar. Bir supermarkette silaha sıkıştırılmış bir kadına yardım etmek, çocuğunu kurtarmaya giderken sniper tarafından vurulmuş bir adam vs. Bunlar o kadar iyi yerleştirilmiş ki gerçekten orda o kişileri yardım etme ihtiyacı hissettiriyor oyun.
Oyundaki craft sistemine gelirsek, aslında oyundaki en sıkıntılı kısım denebilir bence. Çünkü yapabileceğimiz eşyalar fazla çeşitli değil aynı şekilde topladığımız materyaller de. Ama topladığımız her materyalin ayrı bir önemi var. Ki bunları toplarken bile yağma sırasında oyun bize gittiğimiz yerdeki herşeyi almaya izin vermiyor. Çünkü yolladığımız arkadaşımızın da bir taşıma sınırı var. Buda bizi kaynak toplarken bile bazı şeylerden feragat etmek zorunda bırakıyor.
Grafikler ve müziklere gelirsek, grafikler 2D de diyebiliriz 3D de ikisinin arasında denebilir aslında. Mekanlar mükemmel hazırlanmış. O post-apokaliptik havaya sokuyor oyuncuyu. Müzikler ise gerçekten mükemmel. Oyun bize radyo yapma olanağı veriyor ve oyun esnasında o radyo’yu açıp karakterlerimizin de psikolojisine katkı bulanmamıza olanak sağlıyor.
Kesinlikle denenmesi gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum. Türe, hikayeye, atmosfere ilginiz varsa düşünmeden alabilirsiniz. [9]/[10]
Posted 2 January, 2015. Last edited 23 November, 2016.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
386 people found this review helpful
14 people found this review funny
3
2
2
7
66.2 hrs on record (65.0 hrs at review time)
Merhaba arkadaşlar ilk defa bir inceleme yazısı yazacağım hatalarım ve kusurlarım affola. E tabi ilk defa yazacağım oyun da Assassin’s Creed IV Black Flag olacak.
Assassin's Creed serisi bize şimdiye kadar gördüğümüz tüm oyunlarda Tapınakçılar ile Suikastçiler arasındaki savaşı en yakından gösterdi. Bu savaş Tapınakçıların insalığı kontrol altına almak istemesi, Suikastçilerin ise insanlığın kaderini kendisinin yazması gerektiğini fikrinden şekillenen bir savaş aslında. Bizde şimdiye kadar bu savaşta hep Suikastçilerin yanında yer aldık. Aslında AC3 ilk kısımlarda bize bir sürpriz yapılmıştı, Ubisoft bize bir Tapınakçı da kontrol ettirmişti. Assassin’s Creed 4 de ise normal bir insanın kendini hiç bilmediği bu Tapınakçı ve Suikastçi savaşı içersinde bulduğunda neler olduğu anlatıyor. Ve 2 tarafa da kalın birer çizgi çekmeden anlatıyor diyebiliriz.
Karakterimize gelirsek adı Edward Kenway. Edward bir korsan ve hayattan istediği iyi yaşamak, sevdiği kadını mutlu etmek, e birde parası olursa tadından yenmez zaten. Karakterimiz aslında pek çok ünlü korsan la aynı dönemde yaşamış olarak geçiyor oyunda; Hornigold, John "Calico Jack" Rackham ve tabii Karasakal olarak da bilinen Edward Thatch (Teach). E birde can yoldaşımızı unutmamız lazım tabiki o da Adewale ki aslında onu da tanıyoruz.
Oyunun atmosferine bakarsak Ubisoft oturmuş gerçekten uğraşmış. Tasarım, sunum, grafik kalitesine gerçekten uğraşmış. Yelken açtığınızda göreceğiniz adaların güzellikleri ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Müziklerden devam edelim gemimiz Jackdaw’ı kullanırken bir yandan da mürettebatımızın söylediği şarkılar gerçekten etkiliyor. Tabi oyun içerisinde music sheet denilen kağıtları toplayarak bu müzik repertuarımızı daha da genişletebiliyoruz. Gene oyunda hava şartları değişimine sık sık şahit oluyor. Yelken açmış bir yere giderken bir bakıyoruz arkamızda bir hortum, bir bakıyoruz dev dalgalar, bir bakıyoruz güçlü rüzgar ve yağmur.
Oyun mekaniklerine gelirsek aslında dövüş siteminde hala bir ilerleme olmadığını düşünüyorum. AC3 oyununda eklenen çalılarda saklanarak ilerleme olayı gene bu oyunda da kendine yer bulmuş. Önceki oyunlarda yoktu sanırım kartal görüş ile işaretlediğimizde kartal görüşü kapadığımızda karakterleri gene duvarın arkasında bile olsa görmeye devam ediyoruz.
Oyunun harita kısmından bahsedersek kocaman bir haritamız var. Harita da keşfedilmeyi bekleyen onlarca ada, kale vb. yerler var. Etrafta çok fazla dağılmış hazine ve animus fragment dediğimiz şeylerden var. Benim gibi gördüğünüz herşeyi toplama hastalığınız varsa gerçekten uzun bir zamanı alıyor tüm hazine ve fragmentları toplamak. Gene keşfettiğimiz adadaki hayvanlardan denizdeki köpek balığı, balina gibi hayvanları avlayarak da zaman geçirebiliyoruz. Aynı zamanda bu avlardan elde ettiklerimiz ile çeşitli eşyalar yapıp kendimizi geliştirebiliyoruz.
Gemi savaşlarından bahsedersek onlarda oldukça keyifli. AC3’e göre gerçekten gelişmiş bir savaş sistemi getirilmiş. Silah seçmek yerine geminizin ne tarafından ateş ettiğinize göre değişen savaş sistemi oldukça keyifli. Her atıştan sonra zayıf noktaları vurduğunuz toplar, havan atışları, variller gibi bir çok da seçenek söz konusu.Bir gemiyi etkisiz hale getirirseniz, bordalayıp gemiyi ele geçirebiliyoruz. Gemi böylece gemideki hammaddelerin tamamını alabiliyoruz. Eğer batırırsak bu ham maddelerin yalnızca yarısını alabiliyoruz. Ele geçirdiğimiz gemilerle de ister Jackdaw’ı tamir, istersek aranma seviyemizi düşürmek ya da kendi filomuza katma seçeneklerini görüyoruz.
Artık yazıyı sonlandırmalıyım sanırım ama aslında oyun hakkında yazılacak çok şey var.
Oyunun bana göre +’larına bakarsak:
-Mükemmel bir atmosfer.
-Korsan-deniz konuları.
-İnsanı havaya sokan müzikleri.(Korsan şarkıları)
-Görsel şölen.
-Açık dünya oluşu.
Aslında oyuna – vermek istemiyorum ama yok diyemem eksikleri;
-Optimizasyon!
-Dövüş sisteminin bir türlü geliştirilmemesi.
Puan olarak da [9/10] verdim gitti.
Posted 24 December, 2013.
Was this review helpful? Yes No Funny Award
Showing 1-2 of 2 entries